19 Mayıs 2012 Cumartesi

İzmit bir kent olarak nasıl yazılmalı... İzmitli arkaik yazarlar nerede... ve yazarımız Tekin Sonmez: Kentler mi insanları, insanlar mı kentleri.. diye, İzmit'de düşeduruyor


 Bu satırların yazarı bu kez Kocaeli Kitap Fuarı için İzmit’e geldi.  Geldi geldi de 'ne ola, hoş gelişler ola' diyen olmadı. 

Gülmeceli geliş oldu. Her yolculukta, her gezginlikte olduğu gibi, burada da  zihinsel, güncel ve yazınsal üç dünya kurdu ve doğal yaşamını korudu, her yerde olduğu gibi.  

Şöyle ki hep yaşamı savunma, sarmal/helezoni bir yay gibi göğsünün ortasında güm güm vurup duruyor. Varoluşu savunmak.. gibi süren bu durum, yazarımızın yazma hevesini vurdu vuracak derken... Yaşamı savunma ve koruma gibi bu refleks de nedir,  ne oluyor orada diye, soranlar var. 

Şöyle ki gardını hep yukarıda tutmaktır bu refleks. Nereden, neyin geleceğini bilmeden, gergin bekleyişler zinciridir. Bir yazar, bir yaratıcı, bir düşünür için bu durum hiç de şakacı değildir. Usunda yazılmakta olan ironik bir metin var. Sen Kocaeli Fuar alanına yakın bir otel peşinde koşuyorsun. Bir de yaşamın sana biraz olsun nükteli bir sıcaklık vermesini bekliyorsun. Çok şey mi bunlar!

Geldiğinden bu yana, İzmit bir kent olarak evet nasıl yazılmalı diye, felsefi bir sorunsalı var yazarımızın. 

Dünyanın en güzel elmas gerdanlığı doğal bir kent  olabilecek potansiyeli, doğaçtan elde eden bu topraklar için söylenecek ne var? Soluk alıp verirken, bu felsefi soru var düşünce dağarında yazarımızın.

 
Kurduğu tasarımla ilk gün caddeleri enine ve boyuna yürüyen ve yürürken valizini sürükleyen ve iki bilgisayar ve ağır avadanlıkları ve ter içinde asmalı köprüleri aşan yazarımız, zihinsel etkinliği ile düş kuruyor ve bir belde nasıl olursa kent olabilir ve orada güvercinler de olabilir mi, diyordu. 

Evrensel ölçütlerle kurulan kentlerle soluk alıp verebilir büyük yazarlar diye düşündü bir ara. Ne tuhaf! İzmitli arkaik yazarlar nerede, diye sordu. Yazarları olmayan kentler öksüzdür, diye bir ses işitti, gönlünde açılan labirentte. O sırada köprünün üstünde geriye dönüp baktığında fabrika bacalarıyla kuşatılmış denizi gördü. 

Orada romantik olmayan bir dünya duruyordu. O ara deniz tarafından anakara tarafına geçmiş olduğunu da gördü. Bir çocuk gibi,  nasıl geçtim diye, şaştı buna da.
Romantik olmayan bu dünyada, bu romantik deniz, bu içi içine sığmayan masmavi gökyüzü de ne oluyor diye düşündü merdivenleri yuvarlanarak indiği sırada.

Evet işte İzmit'e gelmişim.

Böyle bir ses maytap patlamaları gibi yükseldi içinden. Kendi kendisine; 'on gün burada yazarak yaşayacağım' dedi. Bu tasarım utopik olan bir düştü.

Bugün gelişinin sekizinci günü. Yarın dokuz..  kentler mi insanları, insanlar mı kentleri.. düşüneduruyor yazarımız...

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 19 Mayıs 2012, İzmit / Koceli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder