1 Mart 2010 Pazartesi

New York, New York; ışıktan geometriler, kristal piramitler kenti Manhattan ve Kızılderili ruhlar; Altıncı yazı

'Susun dedim, fısıldayarak. Kızılderili ruhlar var aramızda.’

Sonunda nasılsa bir şeyi saydam algı kıvamında kavradık! Bir bulucu gibi coşku içindeyiz şimdi. Nasıl mı oldu? Çok kolay!

Manhattan’ı yirmi dört dolara Hollandalı Peter Minut’a (1626) satan Kızılderili yerli çoktan çürüyüp, kutsal bir karga gibi uçtu ve yitti; fakat ruhunu, capcanlı Kızılderili büyüleriyle tütsülüyerek Manhattan’a bıraktı.

Neler oldu? Beklenmedik bu durum nasıl böyle oldu? Çünkü yüreğini bu Kızılderili’nin, tıp tıp vuran yüreğini, batan güneşe karşı obsidiyenle çıkardılar, geometriler tılsımı olan elmas bir altarın üstünde yaktılar.

Bu nedenle gök gözlü kristal ve metalik geometrilerle tasarımlı hayaletler; bina, ev, gökdelen suretiyle Mannhattan üstünde ağ gibi salkım saçak kondurulmaya başlandı.

Geometriler gizemciliği ışıktan sırlı labirentler, simgeler, metaforlar dünyası ile bakın işte yüz yüze geldik. Geriye dönüş yolu, alev saçan lavlarla kapatılmıştı. Bir yaprak gibi arada sıkışıp kaldık.

Dışarıdan gelen kültürler hangi göç nedeniyle buraya varırlarsa varsınlar, Manhattan’a kadim Kızılderili ruh şekil veriyormuş demek ki! Hiç söz edildi mi?

Böyle bir Manhattan düşü bu satırların yazarından önce gören oldu mu hiç?

Klasik betimlerle çok söz edilir. İster yeni ister eski hep belli ölçekleri verir New York merkezi olan Manhatten. Çünkü yüreği hala daha obsidiyen altar üzerinde yanan Kızılderili ruhu işte bu New York denilen cinli kentin üzerini her sabah gün doğmadan önce örtüyor.

Değerli İzleyici,

Bu kente ilk ne zaman geldim? Belki de daha dün geldim! Kar diz boyu, kış, aylardan Şubat. Dünya Yazarlar Birliği New York toplantısına, yirmi dört yıl önce İsveç PEN üyesi olarak katıldığım günleri andım.

Bir de deli dolu kar yağışı altında salkım saçak Brokklyn Köprüsü fotoğrafları çektim. Bunları daha sonra yayımlamak üzere, on üç yıl önce Radikal'de yayımlan 'ışıktan geometriler, piramitler kenti..' başlıklı aşağıdaki yazı ile sizlere ses vermek isterim. Sonra geriye dönüşler olacak. Bakın işte ilk haber! Burada değişen hiç bir şey yok!
Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez
Manhattan, New York, 13 Şubat 2010
"Bir koşu Down Town için yola çıkıyoruz. Down Town New York ‘un ünlü borsa merkezini içine alır. Niyetimiz bu alanda borsa işlerini yakından görmek değil. Sadece aşağı Manhattan a ineceğiz.

Bu cinli kentin haremine varmak istemiyle ilkin kadim metro labirentlerine daldık. Columbus Circle adıyla tam köşe yol ayrımı gibi öne açılan Central Park South’a çıktık.

New York’un, bu iki cinsli dilberin sımsıcak bir eli olan kent haritası avuçlarımızdadır.

Gördüğümüz gibidir he şey. Karşımızda yüksek ve silindirik mermer bir sütun, dorukta Bay Columbus ayakta ufku taramaktadır. Columbus anıtını arkada bırakıp, çemberin dışına çıktık. Güney Ameriak fatihlerinin atlar ve kadınlarla yükselen zafer anıtlarından birini gördük hemen.

Sağa genişleyip ileri uzayan Central Park yukarı Harlem’e doğru iki önemli kültür merkezini koltuklarının altında tutmuştur.

Metropolitan Museum of Art ve öteki yakada Metropolitan Opera House-Linclon Center.

İlk sözünü ettiğimiz 5 th Avenü’de definelerini saçarken ötekisi Broadway ile Columbus Avenü’nün çakıştığı noktada açar perdelerini.

Kentlerin arasında dünyanın en uzunlarından biri olarak anılan Broadway Caddesi, kendimizi tutmasak tam Mannhattan burnunda çakışan Water Street’a atar bizi. İlk fırsatta yürüyerek ya da metro ile bu yolu sonuna dek gidebiliriz."

Yazı, fotoğraflar Tekin SonMez, Radikal Gazetesi, 25 Ağustos 1997

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder